Dokuz yasındaydım ilk kez günlük tutmaya başladığımda. Ve sanırım tek çocuk olmaktan kaynaklı bir alışkanlıktı bu yazma hali... Yada tek ebeveynli olmak, veya tek aile büyüğünün yine aynı kişi olması... Adres hep aynı...
İçini akıtmak vardır ya hani, anlatmak, ağlamak ve kurtulmak aslında o dertten, rahatlamak...Benim anlatıp rahatlayabileceğim tek yer defterlerimdi her zaman. Şimdi bakıyorum da çocukluğuma, öyle büyük bir yalnızlık içinde büyümüşüm ki. Kim hakeder bunca yalnızlığı, bilemiyorum.
Öyle fenayım ki bu akşam, sabaha kadar anlatsam, ağlasam herhalde anca geçer.
Şu hayatta herşeye titizleniyorum ben, hep dikkat ediyorum. Ama an geliyor, saçma sapan bir cümle tüm dünyamı alt üst ediyor ve bir daha diyor ki bana hayat " Yapayalnızsın işte, kimsen yok senin!"
Aldırmam, bu gece dağılırım biraz daha, toplarım sonra. Hep öyle yaptım, hep güçlü oldum ben. Çok şey yaşadım, çok ağladım, ama üstesinden geldim. Bugün biraz takıntılı olduğum bir çok konunun geçmişte mücadele ederken aldığım yaralarla oluştuğuna inanıyorum. Aslında yazmak istiyorum, daha çok, daha çok yazmak. Bir çocuk yada genç bir kız olarak çevremdeki hiçbir yaşıtımın yaşamadığı onlarca şey yaşadım. Ancak şöyle bi düşündüğümde pek çok şeyle yüzleşmeyi, onları tekrar yaşamayı göze alamıyorum. Şimdi yada şu an değilse bile bir gün onu da başaracağım, olacak, oturup yazacağım teker teker hepsini. Belki rahatlatır böylesi beni de....
Bak bu kadarı bile daha iyi hissetmemi sağladı. Varsın domates sosunu yapmak anneyle daha keyifli olsun ve ben bunun ne demek olduğunu anlayabilecek deneyime sahip olamayayım. Boşver. Ben yıllardır yaptığım gibi yalnızca Melike olarak yapar giderim her ne varsa... Olmadı, olmayacak benim öyle keyiflerim, o yüzden boşuna üzülmenin anlamı yok. Yok da üzüldüm işte be! Hadi bakalım sıkma canını, ağlama, bak ne güzel hayat, ağlamak da güzel, gülmek de.... Boşver !
7 Eylül 2019 Cumartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)