27 Ağustos 2014 Çarşamba
Milat...
Kısmet bugüneymiş...
İki yıldan fazla bir süredir orda öylece duruyordu bu cümle: "blog yazmaya başlayın!"
Hiç aklıma düşmedi değil ama çoğu zaman önemsemedim onu, küçük gördüm, çoğu zaman görmedim bile...
Bu sabah ise evimde ağırladığım misafirlerim çook yoğuna itti beni. Kahretti, nefret ettirdi bi kez daha..."Nedennn???" sorularımı şaha kaldırdı ve de...
Anne kız ve hatta torun, birbirlerini öpe koklaya ...Yahu daha dün birlikteydiniz noluyo böyle üç yıldır ayrıymış gibi...
Kalbim kırıldı sanki, gözlerim yaşlarla dolmak istedi, nefes alışım değişti, boğazıma bişeyler oturdu yine ve ben hepsini savuşturdum bir anda. Zamanı değildi. Sonrasında da tüm gün yakamı bırakmadı o ağır ağdalı vaziyet...Sıkıcı, berbat, huzursuz, mutsuz ve zavallı bi gün kaldı bana da...
Dünya bu, ölüm var, herşeyin bir hayrı var falan tamam da, ne olacak bu annesizlik hali...Öğrendim, anladım, seni kimse annen kadar sevemez, en fazla şefkat onda vardır. Kimsenin dizine yatamazsın onunki gibi...Kimsenin eli değildir onunki kadar sıcak...Ve kimsenin yanında dünyada yalnızca sen varmışsın ve en mükemmeli senmişsin gibi hissetmezsin, hissedemezsin, başkadır annenin tadı, kokusu, sarılması, sarması, sevmesi...Ararsın onu, çooook ararsın...Bulamazsın...
O şefkattir belki de en fazla aradığın...
Fazlaca bi şımarma isteği belki de...
Her gittiğinde koşulsuzca kabul edilmek, ve bunu bilmek...
Çocukluğumun geçtiği eve yıllar sonra, evlendikten sonra gitmek, o eşyalara dokunmak, odana göz atmak falan yazıyodu geçen okuduğum bi kitapta...Durdum şöyle bi...Bilmediğim bi duyguydu bu benim. Sadece babamın evine gittiğimde karşılaştığım, annemin evinden getirilmiş bi kaç parça eşyayla karşılaşmışlığım var benim. Onda da her seferinde aynı cümleler geçer içimden..." Bunlar bizimdi be kadın, şimdi sen mi kullanıyosun, sahiplenmişsin bakıyorum da"
Hep aynı...
Babamın eşi diye tanıştırmalarımın da vardır ardında bi mana, henüz adını tam koyamadığım.
Annemin babamla, babamın annemle ilişiği bitmişti yıllar önce, kıskandığımdan değil yani. Ama zamanında annemin yaşayamadığı onca şeyi şimdi senin bi eli yağda, diğeri balda yaşaman çok mu koyuyor acaba bana???
16 yaşında sahip olduğum, olunca da pek bi işe yaramayan bisikletim mi bağırıyor acaba arkamdan...Tüm çocukluğum boyunca hayalini kurdum; kazık kadar olup, artık genç kız ciddiyetine girdiğim yıllarda alındı ilk bisikletim...Ne anlamı kaldı, yada ne kadar işe yaradı, mutlu etti beni...Hep yalan dolan, hep faso fiso...
Çook bağıran var ardımda çocukluğumdan kalan, çook ağlayışı var annemin yaşanmamışlıklarına, azla yetinme, azıcığına bile razı olma halleri içinde...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)